Blog

HALİM NE KÖTÜ NE ŞAHANE !

04.11.2013 11:00

Profesyonel futbol tabelaya bağlı acımasız bir arenadır.

Galibiyet sevindirir, beraberlik üzer, mağlubiyet kahreder. Güzel futbol filan derler ama yalandır, bu alemde kral tabeladır.

Beşiktaş takımının Trabzon, Antep, Bursa, Eskişehir maçlarında ortaya koyduğu nerdeyse lig tarihinin en üst düzey oyun performansları son bir aydır ortalarda gözükmüyor.

Henüz nedenini hala anlayamadığımız Antalya deplasmanını istisna tutarsak Rize-Akhisar-Karabük üçlemesi oyun olarak lig seviyesinde son derece kalburüstü.

Aynı üçlüde Rize berabere, Akhisar mağlubiyet, Karabük maçını ise oyunsuz 3 puanla bitiren GS, son saniyede 3 maçı çeviren FB.

Ünlü Türk büyüğünün dediği gibi "Resultante importante ve luk at dı tabela" neticesini bugün puan tablosunda artık görebiliyoruz, gerideyiz..

İLK İŞ DOĞRU TESPİT

Hayal kırıklıkları ortamı sarıp sarmalayınca doğal olarak herkes sallamaya başlar ve sap ile saman karışır.

İyi misin? Kötü müsün? Kim iyi? Kim kötü? Neresi eksik? Neresi yanlış?

Ne yapmak lazım?

Kısa vadede çözüm tek ve belli, maç kazanmak lazım, bu kadar. 

Aynı maçlar 1-0 yazan tabelalar ile bitseydi, şu an sıkıntısı ve şikayeti olan kimse olmazdı burası net.

Bu 3 maçıda kazanacak derecede bir oyun, pozisyon sayısı, koşu mesafesi sahada mevcuttu aslında.

Eksik olan tek şey vasat tabela skorları yanında İSYANDI...

Büyük takımlarda 11 oyuncudan en az 1 ve ya ikisinin işler kötü gittiğinde insiyatifi eline alıp maça isyan etmesi beklenir.

Büyük maçların oyuncusu olmadığı iddia edilen Fernandes'in küçük maçlara katkısı beklenir.

Takım hiç hak etmezken yoktan bir tane var edip ,çakıp, maç kurtaran santrafor beklenir.

Takıma girmek isteyen bir yedek oyuncusunun, oyuna girip maçı kurtarması beklenir, büyük takım ritüelleri bunlardır. 

Aslında 10 maçın geneline baktığımızda bunları görmedik değil ancak takım olarak komple iyi oynamayınca bir kısırlık ve tedirginlik hakim.

STAT-CEZA-KAVGA-KADRO-KONTRAT

Stat eksikliği önceden bilinen bir dezavantajdı, elbette dezavantajdır.

Ceza üzerine tuz biber değil balsamik sirkeli sos oldu, dezavantajdır, seyirci en azından konsantrasyonu arttırırdı.

Kavga meselesi fiziken olmasa bile tatsızlık yarattı, dezavantajdır.

Kadro şişikliği fayda değil zarar getirir bunu zaten biliyoruz.

Fernandes ile Almeida'nın kontrat meselesi "iyi niyet" mecrasında fazla uzadı, artık ya çözmek ya kesip atmak gerekir.

OCAK AYI HAMLELERİ

Devre sonunu öyle ya da böyle güzel bir konumda bitireceğimize şüphem yok.

Ancak devre arası takviyeleri önce çok iyi düşünüp sonra çok iyi uygulamamız lazım.

Futbol piyasasında bu dönem çok iyi alternatifler mevcut, her zaman böyle olmaz, şanslı bir dönem.

Denthinho zaten gidiyor, Escude istersen gidebilir, anladığım kadarıyla Motta'da bile Ocak opsiyonu kulüpte.

Fernandes ve Almeida kalıyor mu? gidiyor mu?

Büyük maçlar harici Türk stoperle oynayabiliriz, Atibayı sağa, sola, ortaya çekebiliriz.

Her türlü yabancı üzerine planlama ve uygulama mümkün.

GÜNÜ KURTARMALI

Çok öyle atla deve bir sıkıntı yok fikstürde, lig sonuncusu Kayseri, Torku falan filan.

Fenerbahçe deplasmanı ile Kasımpaşa maçları zaten bir nevi telafi imkanı veriyor.

Sakin kalıp günü kurtarmalıyız, günler haftayı, haftalar devre arasını getirir.

Her türlü çözüm mümkün, yeter ki tespitler doğru yapılsın

Mevcut durumun en güzel tanımını MFÖ yapmış aslında : Halim ne kötü ne şahane!

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

NASIL ŞAMPİYON OLACAĞIZ?

31.10.2013 12:32

Zaten 10 yılda 2 defa şampiyon olmuşsun....girizgahıyla başlayan bir ALGI soytarılığı var.

Sanki biz 2 defa olduk "renkliler" takımı diye 1 takım 8 defa olmuş gibi bir algı mühendisliği.

Kardeşim 1 kez Bursa olmadı mı? 3 sezondur ise Trabzon'un olduğu kısmı ilan edilmedi mi? Eeee?

8 sezonda ben 2 kez olmuşum , sen 3 kez olmuşun, bu mu yani??

Arada 4 Türkiye Kupası bende var, sende kaç tane var?

Avrupa ise biz de 2 çeyrek final yapmadık mı?

Haydi 1 Basketbol Avrupa Kupasını BONUS koyayım.

Şu ülkenin spor düzenine bakınca (diğer düzenlerden farksız) bana sorarsan bu KADARCIK fark mucize bile sayılır. 

Özetle her türlü musibete rağmen ŞAMPİYON OLMA dirayetimizi kimse kıramamış, zaten kıramazda...

Elbette Beşiktaş her zaman şampiyonluk yarışı yapacak ve her zaman şampiyonluğa aday olacak ve iyi olduğu sezonlarda ise şampiyon olacaktır.

Bu sezon o sezon olabilir.

Olsa bile elini kolunu sallaya sallaya olmuyor bu işler son 10 yıldır, hep nefes nefese, hep o "büyülü" maçlarda, hatta pozisyonlarda belli oluyor .

PUAN VE KONUM TAKİP EDİN

Haftalık olarak maç sonucuna göre ruh haline girerseniz Süperlig adamı yıpratır.

Size tavsiyem PUAN ve tabeladaki KONUMU takip etmenizdir.

Her maça tam kadro, sakatsız, cezasız çıkarsak açık ara şampiyon oluruz.

Ama öyle olmuyor tabi, önce sen nasıl çıkıyorsun kısmı değişken, sonra rakiplerin durumu değişken.

Herşey haftalık, öyle uzun vade kontrol edilebilir bir konu değil bu, işte o yüzden "maraton" deniliyor, iyi sezon kavramı var.

Burda asıl dikkat edilmesi gereken konu bence şu;

Her maç sistem onlara çalışsa bile biz yine şampiyon oluruz.

Sadece sistem ona çalışırken bizi keserse sıkıntı olur, bu duruma camia olarak çok dikkat etmeli ve gayret göstermeliyiz.

Devre arası nasıl takıma katkı yapabiliriz konusunu ise önce teorik olarak iyi düşünüp, sonra doğru tercih ve transferler ile sahaya yansıtmamız lazım.

Arzu ve Konsantrasyon her zamanki gibi en önemli sahip olunması gereken olgulardır.

RÜZGAR SAĞNAK

 

HERŞEY YOLUNDA...

22.10.2013 18:27

Bilmiyorum benim Sevgili Babam ve Ağabeyim gibi Beşiktaşlılar mısınız? 

Onlar maç başlasın ve 10. dakikada 3 gol atıp öne geçelim sonra 80 dakikayı rahat rahat izlesin isterler.

Ayrıca her maç ise yüzde yüz kazanılmalıdır.

Gol olan dakikaya kadar her maçta ikisi birden susmadan sallar durur maçı izlerken, 3 olmazsa beğenmez, kazanamazlarsa bütün hafta sallamaya devam ederler.

Malesef Süperlig bu kadar basit bir yarış değil.

Her takım ayrı bir geçiş noktası ve şampiyonluk denilen maraton bunların arasından slalom yapma sanatı.

GEÇEN SEZON YENİ SEZON DEĞİLDİR

İnsan yeni sezon başladığı zaman otomatik olarak fikstürü geçen sezonun takım kalitelerine göre yorumlar.

Oysa her yeni sezonun iyi ve flaş takımları farklı olabilir.

Kayseri, Gençler, Sivas kulağa zor, Rize,Akhisar,Torku kolay gelir ligin başında.

İşin aslı 8-9-10. haftalarda yaşanan sezon açısından ortaya çıkmaya başlar, şimdi o noktadayız.

BU PUAN CETVELİNE İMZA ATARDIM 

Bana sezon başında bu hafta itibarıyle mevcut puan cetveli sunulsa düşünmeden imza atardım.

Neticede yeni bir hoca ile sistem değiştirip 10 yeni oyuncuyu kadroya enjekte eden kulüp benim, rakiplerim daha sabit ve oturmuştu.

Herşey umulandan bile iyi gitti ve gidiyor.

Antalya'da yenilmeyebilirdik, ceza olmayabilirdi. Gerisi olağan sıkıntılar.

Rakiplerimizden biri bu derece hormonlu ve şanslı, diğeri bu derece girdaplı olmayabilirdi, bunlar da olağan.

Ama size bir müjdem var, atlattığımız tüm badirelere rağmen puan cetvelinin ortasından bir çizgi çekin.

Üst bölümde kalan hemen hepsiyle oynadığımızı, alt kısımda kalan hemen hepsiyle kalan haftaları oynayacağımızı göreceksiniz.

Bu neyi ifade eder?

Belki hiç.

Ama en azından lider rakibim aynı dönemde çizginin üzerinde kalanlarla oynuyorsa, herşey yolunda demektir.

Daha çok var.

Çekin kürekleri...

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

HERKESE ADALET

21.10.2013 15:08

Futbol oyunu içerisinde saha içinde görev yapan 3 meslek grubu var.

Birincisi Teknik Direktör; hepimiz şunu biliyoruz, hücum futbolu benimseyen hoca var, defansif oynayan hoca var, dengeli oynayan var, akıllısı var, kurnazı var, tecrübelisi var, 100 çeşit hoca var. Meslek adı tek ama icra şekli türlü türlü.

İkincisi Futbolcu, zaten kafadan onları 11 pozisyona tasnif ediyoruz. Her pozisyon içinde ise ofansifi, defansifi, topçusu, atleti, zekisi, sezgilisi, 100 çeşit futbolcu var. Meslek adı tek ama icra şekli türlü türlü. 

Üçüncüsü ise hakem. Onlarda insan. Onlarında yukarıdaki unsurlardan hiçbir farkı yok. Fakat sanki bu insanlar tek mesleği tek şekilde icra etmeliymiş gibi bir ALGI var.

Kontak futbolu seven var, hücum eden takımı kollayan var, defans yapan takımı koruyan var, kural kitabını eksiksiz uygulayan var, maçın tansiyonuna göre idare eden var, var oğlu var, elbette 100 çeşit hakemde var, onlarında oyunu yorum şekli var.

YASAL MANİPÜLASYON BİTMELİ

Bizler hoca ve oyuncu karakteristiklerine son derece hakimiz. Çok net olarak niye o oyuncuyu oraya koydun , niye bu maçı bu kadar defansif oynadın gibi yorumlar yapabiliyoruz.

Oysa hakem tercihlerinin neye göre yapıldığını sorgulayan hiçbir sistem ve ya düzen yok.

Benim net ve tartışmasız olarak ortaya koyabileceğim bir BİLGİ var, Bir hakem kariyeri boyunca X takıma 30 kez Y takımına 10 kez gidebiliyor.

Bir başka hakem X takıma 13 kez deplasmana, sadece 3 kez kendi sahasına gidebiliyor.

Ve ya bir hakem X takımının maçına hiç gidemiyor.

Dünyanın hiçbir sisteminden böyle bir istatistik çıkmaz, çıkmamalı.

Adalet için çaba gösterenlerin konuya buradan yaklaşmalarını ve İSİM ve ya TAKIM üzerinden tartışmamalarını tavsiye ediyorum.

Özelikle ana medyada görev alanların ve kulüp yöneticilerinin sıkıntıyı bu basit ve izahı olamayacak istatistikler üzerine tartışmaya açmalarını diliyorum.

Bu sayılar bile dengeye gelse DEV bir adım olur.

 

RÜZGAR SAĞNAK

YASAL HAKEM MANİPÜLASYONU

10.10.2013 14:00

Türk futbol tarihi boyunca süregelen hakem manipülasyonlarını isim, maç üzerinden anlatırsam Algı Soytarılarının değirmenine su taşımış olurum.

Bu yazının amacı temel olarak 2 algı oyununu bozmaktır; 

1- Hakemler büyük takımlara karşı çifte standart uyguluyor söylemiyle yaratılan ALGI 

2- Her türlü şaibenin hakem ismi üzerinden tartışılıp bu isim oyundan çıkınca sanki herşey çözülmüşcesine yaratılan ALGI.

Yazıya hemen şurdan başlayayım, hakemler büyüklere çifte standart filan uygulamıyor, sadece 100 birim oranında FB' ye 80 birim oranında GS'ye çifte standart uyguluyor son 10 yıldır (öncesinde oranlar farklıdır) , Beşiktaş az biraz standartın üzerinde , gerisi son derece düzgün ve standartlı yürütülmektedir (küme düşme potaları hariç)

Yazıya şurdan devam edeyim, düzenin hiçbir sistemi olmadığı için verilen kelleler temelde hiçbir şeyi değiştirmediği gibi bilakis hakim düzenin gücünü geriye kalan hakemler üzerinde sağlamlaştırmaktadır.

Bu iki algı yıllardır bu işlerin ipini elinde tutanlar her kimlerse onların çok zekice bir yönetim metodolojisidir.

Cambaza bak hakikate bakma, Aysbergin tepesini gör altını merak etme, olay budur.

ŞEFFAF BİR SİSTEM ARZUSU

Oyunun tüm aktörlerini ve aktivitelerini alt alta yazalım, başkanlar, oyuncular, hocalar, antremanlar, transferler, altyapılar, ücretler, vergiler, borçlar, suçlar, hatta şikeler..

Bunların hepsi hepimizin gözü önünde en şeffaf şekilde durmaktadır.

Standart bir lig takipçisi Başkan'ın sevgilisiyle yaptığı kaçamaktan, o gün antremanda yapılan 5'e 2 antremana, kulübün borcundan, hocanın aldığı maaşa, altyapıya gelen çocuktan, takımın son taktik antremanında ertesi gün kimlerin oynayabileceğine kadar HERŞEYİ çok şeffaf bir şekilde takip edebiliyor.

Peki ya bu oyunun direk olarak bir üyesi ve sahadaki en büyük unsurlarından biri olan hakemler?

Ne biliyoruz onlar hakkında?

Kim seçiyor? Nasıl yükseliyor? Kim değerlendiriyor? O haftanın atama kriterleri ne? Kriter neye göre? Kritere kim karar veriyor?

Bunların bir sistematiği var mı? Bir yerde yazılı mı? Sistem kime hesap veriyor? Sistemin kendi içerisinde bir iç denetim mekanizması var mı?

Var mı bu soruların cevabı?

Diyelim var.

Ben Türkiye'deki futbol işi hakkında hemen hemen herşeyi bildiğimi iddia ediyorum ama yukarıdaki soruların cevabını şahsen bilmiyorum.

Duyduğum cevaplar ise bir sistem değil, sistem görünümlü aslında sonsuz yetkili ama hiçbir sorumluluğu olmayan KİŞİLER.

Tam bir algı soytarılığı.

KISSADAN HİSSE

Bu tip yazılarımın sonunda genelde okuyucularım hep şu soruyu sorarlar : Peki ne yapacağız???

Açıkca söyleyeyim direk yapacak birşey yok, bu faktörü engellemek mümkün değil, ama KISITLAMAK mümkün.

Nasıl mı?

Önce hakem meselesini İSİM ve MAÇ üzerinden tartışmayı bırakalım.

Sadece yine onların belirleyip ilan edeceği bir SİSTEM ve ŞEFFAFLIK talep edelim.

Sistemin ne olacağına, sistemin işleyişine, karar vericilerin kim olduğuna yine kendileri karar versinler.

Hakem listesindeki isimler, performansları, kriterler,seçiciler, gelirler ve giderler. İsim isim , sayı sayı, sitelerinde haftalık ilan etsinler. 

Kendileri karar verip, kendileri ilan etsinler ve ŞEFFAF olarak ulaşılabilir iletişimini yapsınlar YETER.

Bunu bile sağlayabilirsek, gelecekte olumlu yolda DEV bir adım olur.

İşte DEV yazı budur...

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

 

 

 

EN İYİ TAKIM VE KADRO BEŞİKTAŞ

08.10.2013 15:19

Tolga - Serdar - Sivok - Escude - Motta - Atiba - Töre - Oğuzhan - Fernandes - Olcay - Almeida.

Şayet sakatlık, hastalık, ceza ve ya aşırı bir form düşüklüğü olmadığı müddetçe Beşiktaş' ın ilk 11 'i ekseriyetle bu şekilde olacaktır.

Hepsi milli ve hepsi büyük takım görmüş oyuncular.

Hiç biri ne genç ne yaşlı.

Eneramo - Holosko -  - Ömer - Pektemek ilk halka destek forvetleri , yarısı Türk yarısı yabancı. 

Gülüm - Toraman - Pedro ilk halka destek defans oyuncuları, ikisi Türk biri yabancı

Veli - Necip - Muhammet ilk halka destek orta saha oyuncuları, hepsi Türk.

Yine bu destek elemanlarından hepsi milli olmuş oyuncular.

Daha ne olsun?? Daha ne olabilir??

Dünya yıldızı Emenike ve küme düşen İBB'nin orta saha oyuncusu ile oynayan Fenerbahçe mi daha iyi?

Bekir mi daha iyi? Selçuk mu daha iyi?

33 ila 40 yaş dilimi arasında yer aldığını tahmin ettiğim Webo - Kuyt - Emre mi daha iyi?

Ceyhun Gülselam ve Yekta alternatifleriyle oynayan GS kadrosu mu daha iyi?

Yoksa Semih - Gökhan Zan - Şedju - Dany mi daha iyi?

Elbette Drogba çok iyi Gökhan Gönül harika, Volkan ile Muslera şahane.

Elbette her takımın kendine göre "özel" kozları var.

Onlarda varda sende yok mu?

Ferdi mi? Selçuk mu? Baroni mi? hangisini seçersin?

Oğuzhan kimde var?

Geçeceğiz bu işleri.

Arzu ve konsantrasyon ile tek tek oynanacak maçlarda çizgiyi yukarıda tutmak, olay budur...

Hiç mi yanlış yapmadık? Yapmadık, hiç yanlış yapmadık bence ama 1 hata yaptık.

Yanlış ve hata ayrı iki şeydir.

Bu sezon ve bugün bizim için çok kritik ve önemliydi.

Pedro ve Frei gibi bugün , bizim için çok lüks olan geleceğe yatırım tercihi yerine, nerden baksan toplam 5.7 milyon EURO bonservis ve 1.750 milyon EURO maaş ödeyeceğiz, üzerine ya Sezer ya Eneramo'nun maaşını da eklesek, bu bütçeyle direk katkısı olabilecek, çok üst düzey 1 adet forvet ve ya orta saha seçebilirdik.  

Yanlış anlaşılmasın, şimdi değil, bu tercihler yapılmadan önce bunu yazmış olduğum için tekrar yazıyorum.

Türk futbolunda bu kadarcık hatanın lafı bile olmaz...

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

SAÇMALADIK ÖZÜR DİLERİZ!!!

06.10.2013 16:25

İlk 4 hafta takımın oyununu analiz ettiğimizde şu tespiti yapmıştık.

Bu takım böyle oynasın, bu ligde prensipte yenilmez.

Ancak 1 maç çok kötü oynarsın yenilirsin, 1 maç rakibin çok iyi oynar yenilirsin, 1 maç hakem faciası olur yenilirsin, 1 maç ise şansız bir gece yaşar yenilirsin.

Ama lig boyunca 5 defa yenilmek için geçerli başka bir sebep gözükmüyordu.

Burada önemli olan kısım "böyle oynamak" diye herhangi bir oyuncuya endeksli olmayan bir oyun yapısıydı.

Neticede bir iki özel oyuncunun sırtına binmiş bir takımdan ziyade, lige göre çok üstün geometrik bir planla, lige göre yüksek bir fitness seviyesiyle, kadro içerisinden olabilecek her alternatif takım, maç esnasında yapılacak 3 oyuncu değişikliği de hesaba katılacak olursa, süperligin mevcut takımlarına yenilir gibi durmuyordu.

Galatasaray maçı her açıdan istisna bir durumdu, birincisi bir derbi maçıydı, elbette hiçbir zaman sonuç kestirilemezdi.

Daha önemlisi rakibin içinde bulunduğu buhran, kendi varlığını devam ettirmek adına sahada herşeylerini vermeyi emrediyordu.

Fakat asıl en önemlisi, gayrı resmi 100.000 kişi önünde Türk futbol tarihinin seyirci rekorunun kırıldığı gece ortamda oluşan kontrol edilemez enerji patlaması meselesiydi.

3 faktör bir araya gelince olumsuz bir tabela sonucunun ortaya çıkması kabul edilebilir bir durumdu.

ANTALYA'DA NE OLDU?

Derbi gecesinin travmatik sonuçları neticesinde kağıt üzerinde Antalya deplasmanı olabilecek en güzel tedavi gibi duruyordu.

Sakin bir ortamda, hava değişikliği, son derece kapasitesiz bir rakip aynı zamanda galibiyet yüzü görmemiş bir dönemindeydi.

Oynanan ilk yarı, saha içi geometrisi yerli yerinde dururken, bir türlü takım gerekli arzu ve fitness seviyesini sahaya yansıtamıyordu.

Giren çıkan oyuncular yerinde seçimler olmasına karşı, saha içerisindeki ruhsuzluk durumu bir türlü değişmiyordu.

En kötü ihtimalle yenilmeden o sahadan çıkma hedefi bile gerçekleşmeden , pozisyon dahi vermeden yenilen 2 gol doğal olarak hepimizi endişelendirdi.

Evet, o gece ne oldu? 

Derbi gecesinin travması mı? Yoksa genel olarak bilimsel bir yükleme sonucunun olağan bir düşüş noktası mıydı?

Yoksa bu takımda diğerleri gibi yetenekli birkaç oyuncunun yokluğunu kaldıramayacak bir takım mıydı?

Biz mi abarttık?

İşte bu düşüncelerle içerisinde geçen haftanın sonuna doğru Almeida ve Motta'nın hastalıklarıyla süslenen endişeler, Eskişehir deplasmanının zorluk derecesiyle birleşince adeta psikolojik olarak hepimizi hakikat kapısına getirdi.

Ya biz abartmıştık, ya takım Antalyada saçmalamıştı.

Eskişehir maçında adeta takım Antalya maçında saçmaladığını söyleyip, özür diledi.

Yenilgi kontenjanının ikisini kullanmış olarak yolumuza devam ediyoruz...

 

RÜZGAR SAĞNAK

KARTLAR YENİDEN DAĞILDI

04.10.2013 14:39

Süperlig o kadar basit bir oyun değil.

Milyonlarca kişilik camialar bir futbol sahasının etrafında kıyasıya rekabet ediyor.

Futbol içi ve dışı olabilecek tüm etkenler haricinde yasa içi ve dışı uygulamalar bile mümkün, oyunun kuralı böyle.

Halat çekme oyununda tuttuğu halatı kayıtsız şartsız tüm gücüyle çeken taraflar misali, ancak halatın sadece iki tarafı yok, 3-4 taraflı bir japon kalevari halat çekme oyununa benzetebiliriz.

Kuvvet kadar dengeyi kaybetmeden ayakta kalmak, halatın diğer uçlarının dengesini bozmak, son haftalara sadece 2 uç kaldığında ise tüm güçle asılıp son kalanı indirerek 34. haftanın sonunda şampiyonluğu ilan etmek.

Belki çok güçlüsündür ancak öndeki arkadaşın dengesini kaybeder ve düşer sonra bütün arkandaki takım birbirine takılıp düşebilir.

Lige muhteşem bir giriş yaptık, saha içerisinde nasıl oynamamız ve temel oyuncuların kimler olması gerektiği gibi soruların hepsine yüzde yüz tatminkar cevaplara gözlerimizle şahitlik ettik.

Özetle tek yapmamız gereken aynı çizgiye yaklaşık performanslarla haftaları tüketmek ve sonuca ulaşmaktı.

Herşey kristal gibi berraktı.

Hani "gerçek olamayacak kadar iyi" diye bir Amerikan deyimi vardır, onun gibi...

Ancak bu derece berraklık halatın diğer ucundan net şekilde algılandı ve olabilecek en radikal şekilde kendi saflarını yeniden düzenlemek zorunda kaldılar.

Mancini bir tarafın halat başı olarak oyuna dahil oldu.

Kaybedilen ve ya kazanılan hiçbir şey yok, tüm gücümüzle asılacak haftalardan ziyade dengede ayakta kalmamız gereken haftalardayız.

Travmaları atlatabilen ve rotasyon oyuncuları ile bir çizgi tutturabilen takımlar şampiyonluğun en büyük adayıdır.

Çok zor bir merhaleyi çok doğru bir zamanda test etme şansı yakaladık.

Ocak ayında takımı her teste takımı tabi tutmuş olmanın verdiği bilgilerle hamlelerimizi yapabiliriz.

Daha yol uzun ve halen işin başındayız...

 

 

 

MERHABA DOSTLAR

04.10.2013 14:21

Merhaba Dostlar,

 

İnternet mecrasında Beşiktaş kulübünün sesinin daha yüksek sesle çıkması için geçmişte oldukça çabalamıştım. Ancak yaşadığım tecrübelerden bu bireysel aşkın herhangi bir saf şemsiyesi altına girmesinin mümkün olmadığını anladım, anladık. Anladık diyorum çünkü geçen hafta telefonum çaldığında arayan Sevgili Itır Esen bana mutlaka bir blog yazmam gerektiğini söylüyor ve bu yönde heyecanla beni teşvik ediyordu. Aynı dertten muzdaripti...

Algı ve menfaat dünyasında ister istemez organize mecralar saflaşıyor, bu şemsiye altında yazman durumunda yazan kimse o safta algılanıyor. 

Ancak bu işi gerçekleştirebilmemin önünde büyük bir engel vardı, teknoloji özürlü olmam. Blog nasıl yapılır konusunda en ufak bir bilgim olmamasının çözümü yine internetin kendisinden geliverdi, google 'a yazdım ve birde ne göreyim, özürlüler için inanılmaz imkanlar çıkmış...İşte buradayım.

Bu blog ile hedefim, tweeter mecrasında beğenilen tespitlerimin , 140 karaktere sıkışmadan, herhangi bir sitenin reklamı olmasın veya saf olmama hassasiyetine sahip olanlar tarafından çekinmeden retweetlenebilmesi.

Sizin katkınız benim performasımı belirler.

Söyleyebileceklerim bu kadar...

 

 

İlk Blog

04.10.2013 13:05

Yeni blog'umuz bugün oluşturuldu. Buraya odaklanın ve sizi bilgilendirmek için çalışalım. RSS feed sayesinde, bu blogda yeni mesajları okuyabilirsiniz.

<< 4 | 5 | 6 | 7 | 8

Etiketler

Etiket listesi boş.