Blog

KONTENJAN VE YALAN !!

06.12.2013 12:02

Ligi hem gençleştirmek hem Türkleştirmek adına kanunlar çıkıyor ve hayaller kuruluyor.

Her Türk asker doğar zihniyetine uygun şekilde biri çıkıp EMİR veriyor,diğeri  KANUN çıkarıyor, beriki kendine göre UYGULUYOR.

Kontenjan sınırı koy, arz talep yarat, fiyatlar zirvede, genç Türk oyuncu PTT liginden hallice.

Boyacı küpü gibi sok çıkar, oldu sana BÜYÜK TOPÇU.

Dünya Kulübü PSV'de maaş TAVANI 1 milyon Euro, PTT liginde 100 bin TL için ikbal savaşı,, ama kontenjandan sana dayatılan PTT topçuları PSV kulübünün TAVAN fiyatı...

Altyapıdan gelen ve 1 milyon te-le-cik maaşı olan çocuk : ZAVALLI...

Yazık, onun da maaşını arttırmalı.

Ne ala yalan dünya!!!

Üzerine milyonlarca EURO bonservis bedeli.

Netice ortada...

Bu kadrodan iki takım çıkar ikisi de şampiyonluğa oynar varsayımları.

Hakikat ise, bir takım belki oynar, diğerinin ise alt ligde bile şampiyonluğa oynayacağı şüpheli.

PSV maaş seviyesi ile PTT liginde şampiyon olması şüpheli ANTREMAN TOPÇULARI.

Harika bir hayat, sağlıklı yaşam için spor, beslenme, şöhret ve yetmezmiş gibi üzerine PSV takımı "yıldız" maaşı.

BMW fiyatına TOFAŞ Kartal.

Düzen Fiyasko...

Sonuç Fiyasko...

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

YA KRALSIN YA DEMOKRATİK BAŞKAN!

03.12.2013 14:17

Yanlış anlaşmaların önünü kesmek için sonda söyleyeceğimi başta yazayım : Ben Fikret Orman'ı beğeniyorum, destekliyorum, daha iyi olacağını düşünüyorum.

Halletmemiz gereken basit sorunlarımız var.

Başkan çıkmış BJK TV'de isyan ediyor, sürekli bir yalan, negatiflik, olumsuzluk, karalama ve sallama kampanyası var ve bu camia içinden.

Doğru...

Sebebi ne? Diyorki menfaat vesaire.

Velev ki evet, ki evet...

Hemen aklıma şu fıkra geliveriyor;

Sarayda bir Kral yaşarmış, yanında birde soytarısı, ve avanesi ileri gelenleri falan filan.

Birgün Kral patlıcan yerken demişki, aman Allahım bu patlıcan dünyanın en güzel yemeği, kızartması ayrı güzel, fırında ayrı güzel, yemeği ayrı güzel.

Soytarı hemen başlamış, haklısınız Kralım patlıcan nefis, şahane dünyanın en güzel yemeği.

Ertesi gün kral yine patlıcan yerken bu sefer acısına denk gelmiş, başlamış küfür kafir sallamaya. Bu patlıcan dünyanın en kötü yemeği, bir daha getirmeyin vesaire diye.

Bu sefer bizim soytarı başlamış, bu patlıcan ne kötü yemek, pişirmeyin bir daha diye atıp tutmaya.

Hemen etraftaki ileri gelenler soytarının kulağına eğilmiş, başlamışlar dalga geçmeye.

-Noldu soytarı? Dün öyle diyordun bugün böyle; diye.

Soytarı gülümseyerek bakmış ve lafı yapıştırmış;

Ne var? Ben patlıcanın soytarısı mıyım? Ben kralın soytarısıyım...

PATLICANIN SOYTARISI KALMADI

Eskiden kulüp adına yazan, konuşan, savunan, düşünen insanlar vardı. Bu devir çoktan kapandı.

Türkiye'de artık kulüp adına konuşan kimse yok, BJK'de yok, GS'de yok, FB'de yok..

Artık sadece KRAL adına çalışanlar var.

Mutlak hakim, mutlak hüküm, net bağlantı, güven, çıkar ve ya cezalandırma, her neyse...

Başkan'ın bundan şikayet etmesi çok naif , Başkan naif değil bu yüzden inandırıcı bulmuyorum, çözmesi gerekir.

BİR YOL DAHA VAR

Demokrasilerde çare tükenmez, mamafih burası çok demokratik bir ülke değil, bu ülkede bu yol çok zor.

Ama Demokratik Başkan olmak gibi de bir yol var.

O zamanda gidip Sezer'i, Frei'i ben yaptım oldu diye dayatmayacaksın.

BJK TV'de seçim propagandası yaptırmayacaksın.

Kulübü temsil yeteneği olmayan "beğenilmeyen" figürleri dayatmayacaksın.

Gruplarla aleni şekilde resmi mecralardan tartışmayacaksın.

Gereksiz bir sürü zaman ve enerji tüketen adama katlanacaksın, değer vereceksin, bilgi vereceksin, ikna edeceksin.

Herkese eyvallah veya kimseye yallah demeyeceksin, evet zordur, kolay değildir.

Öbürü yol daha kolay ve etkilidir.

Ama ne KRAL ne Demokratik Başkan profilini oturtamıyorsan, veya gereklerini yapmıyorsan, şikayet edecek bir konu göremiyorum.

Dün gece paylaştığım 2 tweet ile bu zor yazıyı bağlayayım;

Fikret Orman-Ahmet Nur Çebi-Önder Özen ve Biliç'ten bu piyasada kimsenin bir menfaati yok, Kim niye sizi desteklesin? Bu sorunun cevabı çözümdür.

BU sorunun cevabı ÇÖZÜMDÜR.

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

 

 

KARA PROPAGANDA BAŞLAYINCA??

02.12.2013 14:25

Fernandes ve Almeida'yı hayalimde olması gerektiği gibi değil, oldukları gibi kabul ediyorum.

İkisininde zaten özgeçmişleri ve yapıp yapamadıkları ortada, fiyatlandırma zaten bu hesap üzerinden yapılıyor.

Alternatif ne? Kaç para? Kaç yaşında? Garantisi var mı?

Bu soruların cevabını verebiliyorsan değişik bir hamle yapabilirsin.

Kulüp olarak "rasyonel" olmak zorundasın.

Oyuncuların rasyonel olma zorunluluğu yok, hatta genelde "aptal" oluyorlar.

Aynı soruyu kendilerine sorsan cevabını bilirler mi? Zannetmem...Gençlik diye bir dezavantajları var, yaşamadan anlamıyorlar..

360 derece futbol olarak tanımladığım bir konseptim var, önce ne olur sorusundan önce ne OLAMAZ sorusunu soralım.

Şayet bu sirki biliyorsam, bu iki adam ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsun, ne kadar iyi oynarlarsa oynasın, ikinci devrede bu statüde taşıyamazsın.

Çünkü KARA PROPAGANDA başlayacak...

Zaten sürekli propaganda var ama bunun bilinçli ve kara olanı çok fenadır, ağızdan ağıza yayılır, itibarlı insanlar yayar, çok mantıklıdır, gerçek sanarsın ve safların bir anda birbirine düşer.

2003-2004 yılından aklımda kalan bazıları;

- Bir Beşiktaşlı devlet görevlisi aradı, ihbarda bulundu, dinlemeye takılmış ve bir oyuncunuz maçı satmış.

- Başkan borsada çakılmış, mafyanın eline düşmüş, başkası ise kurtarma karşılığı...

ENGELLEYEMEZSİN...

Türkiye'de bu çarkı engelleyemezsin.

Fernandes'in FB maçı gibi oynadığı çok maç oldu bu ülkede ama ikinci devre oynanacak FB maçında olsa ALGI'yı kontrol edemezsin.

Almeida genelde tek devre uçar, tek devre sakatlanıp kapatır her sezon.

Bu sezonda aynısı olsa hiç sürpriz olmaz ama ALGI'da bunu yönetemezsin...

İhanete uğradığı sürekli olarak "maksatlı" pompalanacak bir kitle ile yarışamazsın.

Bu duruma düşmüş bir yönetim olarak hedef tahtasında olmaktan, başarısız olarak algılanmaktan kurtulamazsın.

ÇÖZÜM BELLİ

Ticari olarak yönetimin tekliflerini adil ve mantıklı buluyorum ve Beşiktaş'ın haklarını savunmalarını takdirle karşılıyorum.

Ancak konuyu ticari olarak "haklı" yönetiyor olmaları Beşiktaş'ın sorununu çözmüyor.

Bir karar zamanı geldi.

Ya uzatın, ya Mayıs'a kadar kalın, ya teklif getirin, başımızın üzerinde yeriniz var ancak ALTERNATİF yaratmamız lazım.

İstiyorsanız, hak ediyorsanız, yine sezon sonuna kadar siz oynayın ama biz artık bu ALGIYI yönetemiyoruz.

B planımız kafamızda değil SAHADA hazır olmalı.

Ocak ayında en geç ya kontratı uzatarak, ya sahada hazır iki alternatifle bu konu kapanmalı

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

 

 

 

 

OĞUZHAN PLANLAMASI

27.11.2013 12:55

Oğuzhan evrensel bir futbol değeri olmaya doğru yelken açtı. Bu konu pek yakında Beşiktaş'ı aşacaktır.

Önce bir seviye belirleyelim, bu yazacağım oyun stili , tarzı vesaire ile alakalı değil, sadece "seviye" yorumu olacak.

Aşağıdan yukarıya doğru 3 Türk isim yazacağım, çünkü evrensel futbol seviyelendirmesinde "milliyet" bir faktördür.

Burada kastım "pasaport" değildir, ince bir çizgi var ama zannedersem en büyük kriter oynadığın milli takımdır.

Sadece sahadaki performans "fiyatı" belirlemez.

NURİ < ARDA < MESUT

Oğuzhan'ın halihazırda NURİ seviyesinde olduğunu düşünüyorum.

Ancak Nuri yanlış bir seçim yapıp Real Madrid'te vakit ve ivme kaybetti, nihayetinde en büyük takımlarda oynamasına rağmen evrensel "süperstar" kategorisine çıkma şansı artık çok zayıf.

Oğuzhan' ın gittiği günki ARDA seviyesinde olduğunu düşünüyorum.

Ancak Arda çok doğru bir seçim yapıp Atletico Madrid' te hem gelişti, hem ivme kazandı, evrensel süperstar kategorisine çıkarken sadece bu hamlesinde 2 sene geç kaldığı için - her ne kadar Atletico çok büyük bir kulüp olmasına rağmen- hak ettiği "en büyük" kulüpler listesine giremedi.

Oğuzhan şu an Mesut seviyesinde değil.

Olma ihtimali olabilir mi? Belki bu milliyet kriterinden HAYIR ama sportif açıdan belki EVET..

Kendisinin adanmışlığı, çalışması, istemesi, geliştirmesi vesaire gibi onlarca yapması gereken şey var elbette.

Diyelim hepsini yaptı...

Bu sefer Arda gibi, doğru bir lige, doğru bir takıma, Arda kadar geç kalmadan, doğru bir şekilde atılım yapması gerekecek.

Misal Arda'nın "şekli" pek doğru olmadı, GS gittiği zaman tarihinin DİP noktasındaydı.

Atletico ne adamları ne paralara alıp satarken, Arda o tatsız ortamın fiyatlandırmasına razı geldi.

Ucuza gidince bu sefer üzerine 1 sezon kendini ispatlamak adına gecikti.

Futbolda oyuncunun kendisi için ödenen bonservisi "engel" olarak görmemesi lazım, aslında gittiği yerin oyuncu ile ilgili planının ve saygısının göstergesidir.

O fiyat, doğru bir ligde ve doğru bir takımda, biz seni ilk 11'de, bizi üst seviyeye çıkaracak şekilde, gözbebeğimiz olarak planlıyoruz arzusunun ispatı olmalıdır.

Bunun için Oğuzhan önce bulunduğu Beşiktaş'ta "Şampiyon" bir statüde ve ya CL seviyesinde vitrine çıkmalıdır.

Fiyatı ise milliyeti Türk olan bir oyuncuya ödenen "rekor" bedel olmalıdır, misal Arda 12 milyon EURO idi..

Demek ki en az 13 milyon EURO olmalıdır.

Önümüzdeki 2 sezonu başta Oğuzhan ve sonra Beşiktaş Kulübü, bu şekilde hayal etmeli ve planlamalıdır.

Gönül ister jubilesini Vodafone Arena'da izleyene kadar burda kalsın.

Ancak hem ona, hem dünya futboluna karşı sorumluluklarımız var.

Evrensel bir değerin önünü tıkayamazsın.

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

 

 

 

BIRAKIN KÜÇÜK ENİŞTEYİ!! : RAMON MOTTA

25.11.2013 13:40

Dünyanın 1 numaralı futbol ülkesinin 3 büyük takımında "titular" oynamış bir oyuncunun topçuluğuna laf eden çarpılır.

Ramon Motta bölgesinin meziyetleri açısından mükemmel bir oyuncu, tek tek anlatmama gerek yok.

Hani zihnimi biraz kurcaladığım zaman, bugüne kadar o pozisyona gelmiş daha iyi bir "yabancı" oyuncu hatırlamıyorum.

O zaman nasıl bu adam "kiralık" olarak buraya geliyor?

Cevabı çok basit, Motta'yı çok lüks bir mağazada hayran olduğunuz bir gömlek olarak düşünün, ama size uygun "BEDEN" yok.

Adamın bedeni "LARGE" olsa, inanın bu dünyanın en büyük takımında BANKO oynar.

Adamın bedeni "MEDİUM" olsa, inanın bu dünyanın en üst düzey 10 takımında BANKO oynar.

Fakat adamın bedeni "SMALL", Alman ve ya İngiliz sığsa bu gömleğe alır ama sığması mümkün değil.

Bu gömleğe Türk sığar, Brezilyalı sığar, Portekizli sığar, Rus sığar...sebep bu. 

Ayrıca bizim durumumuz daha beterdi, bırak sığmayı, o bölgede çırılçıplak soğukta titriyorduk.

İşi çözdü.

FAZLASI VAR GİBİ...

Bedeni küçük ama cesur mu cesur. Gözü kara, içten ve gönülden. Korkmuyor, aç bir ruhu var.

Yılmıyor, peşini bırakmıyor.

Bu lig için solbekten fazla meziyetleri var, şut çekiyor, alıp verebiliyor, penetre etme cesareti var.

Aklıma hemen vasat bir solbek olarak gelip, kariyerini şampiyon 10 numara olarak taçlandıran Tello geliyor.

Hani meşhur filmdeki küçük enişte misali, bırakın küçük enişteyi, kırın zincirlerini...

Gidip dayak yiyecekse de yesin, bu cesarete, yüreğe hücumda ihtiyacımız var.

Hani Biliç sıkça niye çift santrafor oynamıyor diye eleştiriliyor, bence illa forveti ikilemek şart değil.

Küçük enişteyi öne salmak aynı etkiyi yaratacaktır.

Arkadan öne doğru saha içindeki bu geçiş ve Motta'nın dikine gidebilen cesareti ile şutları büyük fark yaratacaktır.

Bırakın küçük enişteyi!!!

 

RÜZGAR SAĞNAK

İKİ SANA ÇAKAR BUÇUK BANA...

21.11.2013 14:25

Benim "sevinmek için sevmedik" ekolünden bir Beşiktaşlı olmadığımı herkes bilir.

Duygusal büyüklükler beni çok ırgalamaz, kağıt üzerinde somut olarak yürüyelim.

Türkiye futbol tarihinin "seyirci rekoru" kimin?

Türkiye basketbol tarihinin "seyirci rekoru" kimin?

Bu kısım seyirci...

Lig tarihinin puan rekoru kimin?

Namağlup şampiyonluk kimin?

Gol rekoru kimin?

Bu kısım saha içi...

En fazla üye sayısı kimin?

En fazla malk mülk, varlık, tesis kimin?

Bu kısım kulüp...

Gelelim kupalara, zannedersem ordan referanslar var.

Bu işin sayılmaya başladığı güne kim? neden? nasıl karar verdi bilinmez, öncesini sayarsak sokağa çıkamazlar orası ayrı. 

Ama sonrası için 13-18-19 sayıları referans alınıyorsa bile, 19'dan bir tanesinin bizden "ÇALINTI" olduğunu dünya alem "itiraf" etti zaten.

Öbür 18'den 1 tanesinin yine "bizden" çalıntı olduğunu iddia sahibi kendi gayet iyi bilir.

Kendisinin bizzat içinde olduğu sezonu yazmıyorum bile çünkü onun ŞAHANE şarkısı zaten var.

Eee, son bir tane çalıntıyı ise zaten UEFA onayladı.

Ordan çıkar, oraya ekle durum ortada.

Hee, nasıl malını çaldırırsın konusu "büyüklük" kategorisine giriyorsa, işte biz Beşiktaşlılar olarak sadece o alanı boş bırakır, "şerefli" olanlarla yetiniriz.

Maalesef yumuşak karnımız budur, huyumuz kurusun.

Bir tanesi spor tarihimizin erkeklerde  "en büyük" Avrupa futbol kupasını getirmiş, tebrik ederiz.

Bizde spor tarihimizin erkeklerde "en büyük" Avrupa basketbol kupasını getirmişiz, hiçbirşey getirmemiş olanı sorgulayın.

Stat, tribün işine filan hiç girmeyelim, siz kendinize DÜNYA ALEM bize hayran.

Türk futbol tarihinin en büyük topçusu, en fazla sayıda oyuncu çıkaranı, ligin yarısının hocaları, futbol adamları, yorumcuları nerden?

Evet, nerde kalmıştık?

Kriter ne?

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

ÇARE SÜREYYA...

18.11.2013 14:35

Slaven Biliç'in BJK TV'de yer alan mülakatını büyük bir keyifle izledim.

Her yönüyle kültürlü, bilgili, felsefesi ve geometrisi sağlam ve ayrıca camia kimyasına cuk oturan bir karakter.

Ancak tırmanması gereken dağın adı "Süperlig", burda bu değerlerin pek hükmü yoktur.

Karabük ve Rize maçlarını rakip kale önünde domine etmiyorduk ve bu yüzden çift forvete dönmeyi riskli buldum tarzında bir söylemi dikkatimi çekti misal, akıllı ve mantıklı her insan için çok makul bir izahattı.

Ancak Süperlig'in pek o yönde bir mantığı yoktur, Süperlig risk sever, kumar sever.

İki beraberlik 2 puan yazar, 1 mağlubiyet 1 galibiyet ise 3.

HER DAĞIN AYRI BİR REHBERİ VARDIR

Diyelim Nasuh Mahruki gibi dünyanın değişik dağlarına tırmanan bir adamsın. 

Everest dünyanın zirvesidir, o bile tırmanırken yanına o dağın rehberini alır.

Everest dünyanın zirvesi olsa bile orayı tırmanmış olman Ağrı Dağı'na tırmanabilirsin manası taşımaz.

Ağrı Dağı'na tırmanmak için yine o dağın bir rehberini alırsın.

Süperlig'de şampiyon olmayı bilmek diye bir rehberlik konusu vardır.

Biliç'in var mı? Yok...

Önder Özen'in var mı? Yok...

Başkan ve ya yönetimin var mı? Yok...

Benim neslim taraftar çok iyi bilirdi, yeni nesil taraftarda var mı? Yok...

Ekipte Süperlig'de şampiyon olmayı bilen 2 adam kaldı, Sivok ve Süreyya.

Tüm camia ve başta Biliç biraz onlara kulak versin.

Bu lig mantıktan çok mantıksızlık üzerine işler.

Cesur ve izansız hamleleri ödüllendirir, aklın değil, yüreğin sesini dinler.

Birinci ile ikinci arasındaki fark bu parantezde şekillenir.

RÜZGAR SAĞNAK

ÇIRILÇIPLAK BEŞİKTAŞ

14.11.2013 13:13

İstatistikler mini etek gibidir...diye başlayan bir ünlü laf var hani, ben katılmam.

İstatistikler %100 kesin bilimsel veridir, ama sadece veridir, YORUMLAYAN ne kadar görür, okur, o ayrı konudur...

Futbolu sadece istatistik üzerinden okuyamazsın elbette, her maçın hikayeside vardır, mutlaka izlemekte lazım.

Ancak göz algısı yanıltıcı olabilir, algıda seçicilik vardır, gözlemi istatistikle desteklediğin an hakikate en yaklaştığın andır.

Şimdi bir takım 11 maçta 7 maç gol yememişse tek başına bu çok şey ifade etmeyebilir.

Ama maçları izleyip gol pozisyonu bile vermediğini görmüşsen, dersinki evet bu takım konsantre olduğu zaman gol yememe ihtimali çok yüksek.

Bu istatistiği 3 ile çarpalım, misal lig boyunca 34 maçta 20 maç bu takım gol yemeyecek gibi duruyor diyebilirsin, tek kelimeyle ŞAHANE..

Peki niye yemiyor diye önce merak ederim, olayın bir geometrik ve bir matematik boyutu var.

Matematik boyutu istatistikte yazıyor, sürekli ve sürdürülebilir olarak takım lig rekoru koşu mesafeleri yapıyor, 1-2 kişi değil HERKES..

O zaman bu sahada bitik, kaytaran,gönülsüz bir adam yok, bu kısım kesin. İyi çalışılıyor, bu da kesin.

O zaman ne zaman bu takım gol yiyor ve yeniliyor sorusu aklıma geliyor?

Bir hükmen maç var (istisna), bir 3-3 şahane Akhisar maçı var (istisna) bir rezil Antalya maçı var (istisna), 8 golü burda yemişim.

Şu noktaya kadar herşey Bülent ablamızın deyimiyle fevkaladenin fevkinde gözüküyor, mamafih takım sıralamada dördüncü.

Al işte istatistiklerin "mini etek" kısmı başladı diyebilirsiniz.

Bu kadar sahaya iyi yerleş, bu kadar koş, bu kadar iyi oyuncuların olsun ama tabelada dördüncü ol...Bu niye??

HIZ - ŞUT ve ÖLÜ TOP

Öncelikle Beşiktaş yeterince hızlı oynamadığı zaman saha içerisindeki oturum disiplini rakip takımlara öngörülür bir savunma imkanı sağlıyor.

Risk yok, beklenmedik çıkışlar, yüklenmeler yok, Beşiktaşın nasıl geleceği belli.

Bunu ancak yüksek oyun hızı çaresiz hale getirir, takım bazen o tempoyu yakalayamıyor.

Bu tempo yakalanamadığı zaman devreye şapkadan tavşan çıkaracak, yoktan var edecek aksiyonlar girmesi gerekir.

Uzaktan yetenekli bir şut, iki kişiyi çalımla kıvırıp seti bozan bir oyuncu, bir frikik ve ya ölü top organizasyonu.

Takımda şut deneyen ve ya şutla delen oyuncu yok gibi.

Frikik ile sanırım 1 yıldır golümüz yok.

Dillere destan Fernandes ölü topları ise nedense son 2 aydır tedavülden kalktı.

Çalımla kıvırıp seti bozan Töre gibi oyuncu var aslında ama onunda bitirişleri son derece zayıf.

SONUÇ

Biliç'in ortaya koyduğu futbol geometrisi içinde ben profesyonel futbolcuyum diyen ve talep edilen kilometreyi yapabilecek HER OYUNCU başarı ile oynayabilir.

O zaman bu takıma artısı uzaktan şut ve frikik atabilen 1 oyuncu lazım...Pozisyonu hiç önemli değil.

Sezon istatistiklerinde ortalama 2-3 frikik golü ile 2-3 uzaktan şut golü olan ve bu yeteneğini büyük seyirci baskısı altında icra edebilme tecrübesi olan her oyuncu tabelaya 9-10 ilave puan olarak yansıyacaktır.

Hem takım oyununda hem oyuncu kalitesinde başka hiçbir eksiklik yoktur.

 

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

 

 

 

DOĞRU OKUMAK LAZIM!

11.11.2013 15:35

Lig şampiyonluğunu kazanmış olan 5 takım var memlekette, özetle hepsi şampiyonluğa DOĞAL olarak adaydır.

Her sezon mutlaka 1 flaş ekipte ayrıca olur, geçen sezon ilk devre Antalya gibi, tarihte Sivas gibi Gençlerbirliği gibi, hepsi olağan.

Hayatımda 11 haftada biten bir lig görmedim, imkansızdır, asla öyle birşey olmaz, spor bilimine aykırıdır.

Puan tablosuna baktığım zaman 1 takım hariç herşeyi son derece NORMAL görüyorum ve Beşiktaşı olmak istediği konumda okuyorum.

Anormal olan Fenerbahçe'nin puantaj durumu.

Sahadaki oyun, kadro kalitesi vesaire olarak da bir üstünlük yok neticede.

Bunun 3 sebebi var, birincisi kendi başarıları (takdire şayan), ikincisi kendi şansları (futbolda şans vardır) ve yasal hakem manipülasyonu. 

Ersun Yanal, efsane Gençlerbirliği döneminde icat ettiği "cinliği" FB koruma şemsiyesi altında yine uyguluyor, bunun adı : TAKTİK FAUL.

Bu fikir yenilenen futbol yorumunda yasaklandı, bilinçli olarak bir oyuncuyu 2 kez üstüste indiren SARI kartı görür.

Ancak her nedense dönen toplanda oyunu kurmaya çalışan rakip oyuncuların indirilmesi sadece FB maçlarında sürekli düz FAUL ile cezalandırılıyor.

Arkadan, yandan, önden ve ya kasti fark etmiyor, isteyen her maçı izlesin.

Hani fauldür değildir, penaltı verdi vermedi, maçı uzattı uzatmadı meselelerine girmiyorum bile.

Bahsettiğim SİSTEMATİK olarak uygulanan bir oyun kurgusununa, bilinçli olarak kural kitabına aykırı olmasına rağmen tolerans gösterilmesi.

Buraya bir nokta koyalım.

Ersun Yanal takımları her zaman lige jet gibi girer, kağnı gibi bitirir. Bunu sokakta top oynayan küçük çocuklar bile bilir.

Şans faktörü hep düşeş olmaz, illa hepyekte uzun vadede denk gelir.

Onun için bu iki unsuru 11. hafta için önemsemem.

Ancaaakkk üçüncü kısım pek öyle değil.

11 haftada Fenerbahçe maçlarına ikinci tur verilen hakemler varken, en üst düzey 3 -4 hakem hala verilmediyse ve geriye kalanlar oyunu hep böyle yorumlayacaksa ne yapılabilir?

3 temmuz sürecinde gördüklerimiz,duyduklarımız, yaşadıklarımız ortadayken ŞAYET böyle bir organize irade var ise, bakın ısrarla var ise diyorum.

O zaman bizde UEFA kurallarını takip eder, zaten Avrupa'ya gitmeyecek olan Fenerbahçe'yi bu yarışın dışında tutarız.

Bütün ligi ona göre okuruz.

Başarı kriterimizi ona göre belirleriz.

Adam gibi yarıştırılmıyorsak, bu gerçeği hatırlatıp yolumuzu ona göre çizeriz.

Tercih onların...

Bana şahsen hiç koymaz.

RÜZGAR SAĞNAK

 

10 HAFTA VE BİLİÇ ANALİZİ

05.11.2013 14:10

Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz atasözüne çok itibar ederim, sabırla 10 hafta "işi" gözlemledim.

İşin başlangıcına inecek olursak Önder Özen'in sezon öncesi çerçeve olarak çizdiği "hoca" tanıma gitmemiz lazım.

Ya birçok şeyi başarmış olduğu kağıt üzerinde tescilli ya herşeyi başarma potansiyeli olduğuna herkesin hemfir olduğu bir hoca arıyorum.

Slaven Biliç'in kağıt üzerinde tescilli bir başarısı olmadığına göre onu ikinci tanım içerisinde değerlendirmek lazım.

BÜYÜK HOCA NEDİR?

Her hocanın ayrı yoğurt yeme şekli vardır. illa "iyi insan" olmak zorunluluğu bence yoktur ama iyi insan olmak her zaman iyi bir şeydir.

Biliç hakikaten iyi bir insan, bu iyilik iletişimine yansıyor, bu enerjiyi kitlelere yayabiliyor, boylu poslu, yakışıklı, bu kısım kusursuz.

Eğitimli, kafası çalışıyor, yeniliklere, düşünmeye , tartışmaya ve gelişime açık, eminim bir vadede 360 derece BÜYÜK HOCA potansiyeli var.

Saha içi geometrisi ve matematiğini biliyor, uygulatabiliyor, büyük oyunlar ortaya koyabildiğine 2-3 maçta şahitlik ettik, yeterli kanıt var. 

Takımın koşu mesafeleri ligin tarihi rekorlarını kırmış durumda, çalıştırma ve fitness işini bilmiyor demek imkansız hatta cahillik olur.

FAZLA MI DELİKANLI?

Takım yönetiminde çok adil ve hiyerarşik bir sistematiği var. Hiçbir oyuncu niye ben oynamıyorum diyebilecek bir hakka sahip değil çünkü sistem, şekil ve kriter çok net belli... 

Bu noktada analizi kesip biraz şahsi tecrübeme dönmek zorundayım, aynı yaşta aynı ülkede yaşamış çok iyi bir Karadağlı dostum vardı, çok büyük bir şirketin genel müdürü çok başarılı bir yugoslavdı.

Kes-kopyala-yapıştır = BİLİÇ

Çok delikanlı, çok dürüst, akıllı...Pek esnek değildi.

Bilimsel doğrulara asla ihanet etmez, haksızlıklara karşı tamamen isyankar, eyyamcılıktan nefret eden.

Hani "özür dilerim" de affedelim dense, nesine özür dileyeceğim diyen türden, Biliç gibi.

VAROŞ SİRKİNDE DELİKANLILIK

Adamın dibi kavramının karışık olduğu bir futbol ortamı mevcut ülkemizde.

Delikanlıyım diye atan tutanların sonra neler yaptığı ortada, bu sirk GÜNLÜK yürür, esnek olmak gerekir.

Günlük, hatta anlık menfaatler GÜNÜ KURTARIYORSA elinin tersiyle itilecek LÜKSLER değildir.

O gün menfaat neyi gerektiriyorsa BAZEN itibar etmek lazım.

Özür dile cezan kalksın, ısınırken adam sakatlanırsa çağır tribünden diğer yabancıyı, ayıp değil bu ülkede.

Eğitmeye çalıştığın oyuncuya 5 dakika muhtaç olursan, oyuna sokup günü kurtarmaktan tereddüt etme.

Maçı kurtaracaksa, oyun disiplininden 5 dakika kopmak zarar vermez.

Bunun gibi şeylerin altını çizmek istiyorum, EVET yaptıkları aslında doğru, HAYIR ama bu ülkede değil...

TRANSFER YETİSİ

Aslında "Büyük Hocalık" mevhumu döner dolaşır aldığın adamlara, kurduğun takıma ve alacağın kupalara bağlanır.

Hatice önemsizdir, tek önemli olan neticedir.

Biliç'in bireysel olarak ısrar ettiği ENERAMO - ATİBA ikilisinden henüz bir gözlem yapamadım, felsefesi fikir olarak doğru ama Eneramo uygulaması hafif tuhaf oldu.

Transfer yetisini biraz daha gözlemlemek lazım. 

Evet, bence BİLİÇ sezon başında çizilen çerçeveye uyan bir isim, ama HENÜZ büyük hoca değil.

Ne zaman Beşiktaş'ı şampiyon yaparsa o gün büyük hoca olur, zaten kendisi biliyordur bunu.

Akıllı, eğitimli, iyi , öğrenmeye açık bir insan olduğunu düşündüğüm için kontrat süresince ben şahsen kendisini destekleyeceğim.

Biraz esnemesi ve pratik çözümler üretme konularında kendini geliştirmesi şart.

Yoksa bu piyasada çırak çıkar...

RÜZGAR SAĞNAK

 

 

<< 4 | 5 | 6 | 7 | 8 >>

Etiketler

Etiket listesi boş.